Mutfak Kültürümüzü Dünyaya Ne Kadar Tanıtabiliyoruz?

medeni toplumların bir araya gelerek birbirlerini tanımaları, karşılıklı bilgi paylaşımında bulunularak örf ve adetlerini, geleneklerini karşılıklı tanıtmaları son yüzyıllarda yaşanılan ciddi etkinliklerden biri haline gelmiştir. Bizi halen dünyada çekemeyen insanlar ve ülkelerin ağzından anlatıldığı gibi değil, gerçek değerlerimizi biz dünyaya anlatmalıyız bizden duymalılar ve görmeliler. Biz dünyanın en büyük, en güçlü ülkesi değiliz. En küçüğü de değiliz. 75-80 milyon nüfusumuzla..
4/24/2013 12:00:00 AM
Mutfak Kültürümüzü Dünyaya Ne Kadar Tanıtabiliyoruz?

 

Medeni toplumların bir araya gelerek birbirlerini tanımaları,  karşılıklı bilgi paylaşımında bulunularak örf ve adetlerini, geleneklerini karşılıklı tanıtmaları son yüzyıllarda yaşanılan ciddi etkinliklerden biri haline gelmiştir. Bizi halen dünyada çekemeyen insanlar ve ülkelerin ağzından anlatıldığı gibi değil, gerçek değerlerimizi biz dünyaya anlatmalıyız bizden duymalılar ve görmeliler.

 

Biz dünyanın en büyük, en güçlü ülkesi değiliz. En küçüğü de değiliz. 75-80 milyon nüfusumuzla dış dünya tarafından ülkemizin ve insanımızın konumu ve durumu ortada. Dünyada 7 milyar insan var , ne kadarı bizi tanıyor, biz ne kadarını tanıyoruz? Acaba haritada kaç ülkenin yerini gösterebiliriz? kendimize gelelim, bizi herkesin tanıdığını sanıyoruz, biz de herkesi tanıdığımızı sanıyoruz ama ciddi anlamda yanılıyoruz...

 

Dünyada 1,5 milyar nüfuslu ülkelerde var. Bizim vilayetimiz kadar ülkeler sandviç, yumurta yemekleri ve makarnalarla dünyada ün yapmış mutfakları ile anılırken; Akdeniz mutfağının mutfak zenginliğimizle  %70 ine sahip olan biz niye dünyanın anılan mutfakları arasında değiliz, anılmıyoruz.

 

Bos laflara gerek yok, hiç kendimizi kandırmayalım. İnanmayan aşağıdaki şehirlere gider sokak sokak, cadde cadde dolaşır kendi gözüyle görerek kuzu kuzu geri döner memlekete. Mutfak kültürümüzü ve bu alandaki zenginliğimizi yeteri kadar anlatamıyoruz efendim!

 

Başımızı kaldırıp geleceğe , daha uzaklara bakma zamanı, görmediğimiz yerleri görme, gitmediğimiz yerlere gitme zamanı... Ben mutfağımla, sen ilgili sanatınla, diğeri ilgili kültür etkinliğimizle, simdi çalışma zamanı, şimdi ismimizi yaptığımız her iş ile, başarılı olmakla dünyaya duyurma zamanı.

 

pabucumuzun ucu parlıyor mu diye önümüze bakarken kafamızı tosladığımız fırsatları görmeyip bir de küfrediyoruz üstüne bunu buraya kim koydu diye. Simdi fırsat arama zamanı, ileriye bakarak önümüze çıkan fırsatları görme ve değerlendirme  zamanı.

 

Yiyecek ve içecek hizmetlerinin organizasyonunu üstlendiğim Türkiye & Belçika kültür festivalinin bittiği 8 nisan itibari ile kendi kendime dedim ki; Avrupa’nın merkezine kadar gelerek başarılı bir çalışma ortaya çıkardıysak eğer, daha fazlası için de hazırlıklar yapmalıyım. Ülkeme ve insanımıza daha fazla faydalı olabilecek bir şeyler hazırlamalıyım. İstirahatimi Türkiye’ye dönünce de yapabilirim. Vakit nakittir, kaybedecek zamanım yok ve olanda kısıtlı...

 

Arkadaşlarımdan Fuat beyle beraber özel aracımızla Belçika geneli, Hollanda, Almanya ve Fransa’daki zaten az sayıda bulunan Türk lokantalarının kalitelerini incelemek istedim. Ülkemizdeki işadamları ve aşçılık camiasıyla paylaşarak belki daha güzel fikirler ortaya çıkarabilmek için.

 

Simdi sizlere bu mesleki araştırmam ve gezimden bahsetmek istiyorum. Bakin bakalım Avrupa ülkelerinde mutfağımızla ne kadar varız. Ben gördüklerimi anlatayım kararı da siz verin...

 

Belçika’da Brüksel, Genk, Anvers, Diest, Limburg, Bloomberg,  Hasselt   |  Hollanda’da Rotterdam, Amsterdam, Breda, Ridderkerk, Woerden  |   Fransa’da Paris, Rouven, Lemans, Portiers  |   Almanya’da Düsseldorf, Köln, Essen, Dortmund |şehirlerini inceledim.

 

Genelde Türk lokantaları orta sınıf bizdeki esnaf lokantalarını andırıyor. Yabancı yöre halkına yeteri kadar kendilerini tanıtamamışlar, böyle bir çabalarının olduğunu da görmedim. Hatta enteresan bir durum menüleri reklamlarla dolu. Reklam panosu gibi niçin böyle yaptırdınız menüleri, yemek isimleri telefon numaraları adresler ve resimlerin arasına karışmış dediğim zaman ise – bir firma var menülerimizi bedavaya yapıyor bu reklamları da kendisi koyuyor buraya. 100 bin Euro ver restoran yap, menusunu de reklam alma karşılığı bedavaya getir!!!  “Deveyi Yar’dan aşağı uçuruma sürükleyen bir tutam ot imiş”

 

Büyük şehirlerin dışındaki Türk lokantalarının menüleri belli “döner durum, döner, sandviç, döner pilav üstü, döner tabakta, firit, üç tane de mayonezden yapılmış sos hangisini tercih ederseniz” sulu yemek yada Türk Osmanlı sofra ve yemek kültürünü %10 bile yansıtan bir yok anlayacağınız.

 

Her yerde Birinci sırada yine döner çıkıyor karşımıza. Baharatlara boğulmuş bir döner, rengi Hint soslarını andırıyor, et tadı bile gelmiyor, farklı bir şey çıkmış ortaya tek diyebileceğim o döner bizim dönerimiz değil.

 

Zaten onu da fabrikalar yapıyor, dondurularak servis ediliyor lokantalara. Satanlar da meslekle ilgisi olmayan vasıfsız insanlar. Yani bir döner makinesi, bir elektrikli bıçak, bir de salata büfesi. Hem dürüme, hem tabağa, hem sandviçe konan garnitürlerde ayni, marul salatası, havuç rendesi, kırmızı lahana ve biber tursusu.

 

Amsterdam’da bir kebapçı lokantamız yine ayni şeyler ilave olarak ta karışık meze tabağındaki 5 çeşit zeytinyağlının yanında havyar taramanın ne isi vardı onu da halen merak ediyorum!

 

Paris’te en meşhur Türk lokantalarından birine gittim. Kapının girişinde sol taraftaki ızgarayı ve başındaki duran ustanın seklini görseniz kendi elinizle en büyük ilimizin ismini kopartırsınız o tabeladan ! oturduk. Karışık meze tabağı, çoban salatası, lahmacun, çökertme kebabı, alinazik kebabı ve İskender istedik.

 

39 yaşındayım, 26 yıla yakın meslekteyim, yabancı bir restoran olsa anlarım ama bir Türk lokantasında böyle bir çoban salatasını ilk defa yedim. Tarifi veriyorum size “doğranmış marul, üzerine sövüş doğranmış domates, onun üstünde de beyaz peynir” asırların çoban salatasını bir Türk lokantası böyle servis ediyor arkadaşlar.

 

Savunma da ise özrü kabahatinden büyük cinsten, mutfaklarımız kimlerin eline kalmış... Ali naziğin altında kızartılmış patlıcan ve yoğurt çorbası seklinde geldi. Üzerindeki nohut kadar kuşbaşı etleri içi kıpkırmızı ama dışını nasıl yakmayı becerdiler kömür gibi daha anlamış değilim. Hadi 400 gramlık bir bifteği çok pişmiş istesem anlarımda yahu  kuşbaşı et bu bir cm ye 1 cm. Dışı nasıl yanıyor, içi nasıl pişmiyor bunu anlayamadım.

 

Gelelim İskender’e: hayatınızda doğranmış ekmeğin üzerine dökülmüş karışık sos ile adana kebabı şişinde pişirilmiş İskender’i sanırım sadece burada yiyebilirsiniz. Keşke yoğurtlu kebap yada başka bir şey yazsalardı ismine..

 

Allah razı olsunlar en iyi oturmuş mutfaklarımız  Almanya’da. Özellikle Köln de Harran doy doy... Personellerinin sıcaklığından, temizliğine, servisin zamanında masanıza gelmesi, etin bile nasıl pismiş olması gerektiğine kadar soruyorlar size. İşletme sahibi masanıza geliyor özel olarak ilgileniyor. O kadar tezat tan sonra kültürümüzü, mutfağımızı ve yemeklerimizi aslına yakın bir şekilde görmek tarafımı mutlu etti. Fiyatları da çok güzel. Örnek göstermiyorum, olanın en iyisi bu diyorum, Bunu da şükür...

 

Üzülerek belirtmek isterim ki Avrupa’nın  ileri gelen mutfakları arasında biz yokuz. Bizim restoranlarımızın yetersizliği karşısında çok kaliteli ve farklı çeşitlere sahip Hollanda, İtalyan, Fransız, Alman, tex mex, Hint, Cebelitarık gibi mutfaklar mevcut.

 

Ülkemizde ve yurt dışında bulunan yatırımcılara sesleniyorum. Avrupa farklılığa aç, yenilik ve kalite arıyor. Kaliteli Türk mutfağı alanında ciddi bir açık var. Buyurun bu açığı kapatın. Hem ülke mutfağımıza hizmet, hem de sizlere farklı bir yatırım fırsatı. Ülkemiz dışında parmakla gösterilebilecek  vip uluslararası standartları taşıyan dünyaya örnek bir kaç restoranımız olsun.

 

Politikacılarımız bile bu yetersizlikten yakınmaktadır. “Özellikle Paris ve Brüksel’de bu açık en kısa surede kapanmalı.”Ayrıca ülkemizde bu isi ciddi anlamda yapacak kendni yetiştirmiş daha kaliteli isler yapabilecek olan ustalarımız var. Bir ülke kültürünün tanınmasında en önemli unsurlarından biriside mutfağıdır ve bizim öyle zengin bir mutfağımız var ki... Dünyada dillere destan olabilir, ama su an için değil. Belki bunu vatansever biz Türk şefleri ve Türk yatırımcıları başarabilir.