Günümüzde toplumumuzun bir kısmını içten içe kemiren “avarelik”, kanserden daha tehlikeli bir hastalık haline gelmiştir. Tembellikle yıllarca yerimizde sayıp, hiç bir şey üretemeyerek kendimize zarar verdiğimiz gibi, halimize bakmadan sınırsız ve süresiz negatif eleştirmenliği bir meslek haline getirmişiz. 3 yada 4 kişi bir araya gelir gelmez dedikodu mesaisine başlayarak odaları, kurumları eleştirip, daha da ileri giderek hükûmeti düşürüp bürokratlar atayarak, masa arkadaşları ile yeni...
Günümüzde toplumumuzun bir kısmını içten içe kemiren “avarelik”, kanserden daha tehlikeli bir hastalık haline gelmiştir. Tembellikle yıllarca yerimizde sayıp, hiç bir şey üretemeyerek kendimize zarar verdiğimiz gibi, halimize bakmadan sınırsız ve süresiz negatif eleştirmenliği bir meslek haline getirmişiz.
3 yada 4 kişi bir araya gelir gelmez dedikodu mesaisine başlayarak odaları, kurumları eleştirip, daha da ileri giderek hükûmeti düşürüp bürokratlar atayarak, masa arkadaşları ile yeni bakanlar, başbakanlar seçip, kendisini de cumhurbaşkanı ilan eden vilayetini bile daha görmemiş, köyündeki ormancıyı validen daha üstün sanan zavallı “avare” insanlar...
Bu arada dedikodu görevlileri ilgili mekanlarda, sanki maaş alırmış gibi her gün ayni saatte mesailerine başlıyorlar. Gece geç saatlere kadar da dedikodu ve eleştiri ürettikleri için ağır maden isçisi konumundalar kendilerine göre. Yani bir devlet memurunun 2 kati mesai yapan “bos gezen ve kalfaları” ...
Kariyerli insanlar için gündemleri ise ;
Kulübede çalışıyordu düne kadar simdi nasıl fabrikatör oldu? bu insan buralara nasıl geldi? Ne kadar çok yolsuzluk yaptı? Kardeşi şöyledir, annesi böyledir, altındaki arabayı nasıl aldı? Daha dün yiyecek ekmeğe muhtaç idi, cahilin tekidir o, daha dün amcamın yanında isçi olarak çalışıyordu, onların hepsinin yaptığı işi tek elimle yaparım ben, onu devletteki göreve kardeşim getirdi, Bu serveti nasıl kazandı? Bize ihanet etti vs. vs. vs...
Bu tür karakterlerin işi kendilerine ait bir şey olmadığı için başkalarına ait olanları konuşmak!!! Oysa o eleştirdiği iş adamının, sanatkârın, esnafın, siyasinin zamanında hangi zorluklara katlandığını neler çekerek o noktaya geldiğini bir bilse, oturup ağlayacak belki de, yine işte o zavallı...
Peki bu seviyesiz eleştirileri, gıybetleri yapan boş gezen ve kalfaları hiç aynaya bakıp soruyorlar mı kendilerine acaba;
Ben bu güne kadar kaç tane taşı taş üstüne koydum? Başladığım kaç isi başarı ile bitirdim? Son 20 yıldır onlara yardımcı olmak varken neden halen annemin babamın emekli maaşına muhtacım? Niye karimin sırtından geçiniyorum yıllardır? Neden devamlı bir işte çalışamıyorum? Neden topluma faydalı bir şey üretemiyorum? Ev kiramı niye ben ödeyemiyorum da akrabalarım ödüyor? Neden birileri elimden tutmadan yalnız başına ayakta kalmayı beceremiyorum?..... Neden?
Sormazlar!!! Gerektiğinde savunmaları hazırdır çünkü kendilerine göre, alemin en dürüstleri ve en krallarıdır onlar. Allah verdi de biz yapmadık mı? Derler. Eleştiri, dedikodu, gıybet etmek, kendisinin daha üstün olduğuna inanmak yalanı hep cezbeder bu tür karakterleri, asla kabul etmezler hayattaki başarısızlıklarını. Kaderin cilvesidir onlara göre bulunmuş oldukları konum. Üstüne üstlük birde zeytinyağı olur üste çıkarlar. Kültürlü, itibarlı insanların karsısında zorlandıkları, söyleyecek sözleri kalmadığı zaman ise psikolojik eziklik dürtüsü ile mafyalık veya kabadayılıkla isin içinden çıkmak ister bu tür karakterler.
Ama onurlu insanların küçük bir başarısızlığı, başlarına gelebilecek kötü bir kaza yada yaptığı küçük bir yanlış onlar için ciddi bir mutluluk ve yine bir ömürlük emsalsiz dedikodu malzemesidir.
Peki İslam dini temizliği, çalışkanlığı emretmiyor mu? Kardeşlerinizin dedikodusunu yapmayın! Demiyor mu? Birbirimize saygılı ve yardımcı olmayı, insanların ayıplarını örtmeyi, istemeyerek hataya düşenleri utandırmamayı, insanlara karşılıksız dürüst olmayı istemiyor mu biz Müslümanlardan ?
“Din kardeşinin bir işini yapmak için gidenin, her adımında 70 günahı affedilir ve 70 sevap verilir. O iş bitene kadar, böyle devam eder. İşi yapılınca, bütün günahları affedilir. O işi yaparken ölürse, sorgusuz, hesapsız Cennet’e gider.” [İbn-i Ebi’d-dünya]
Gezen Tilki Yatan Aslandan Yeğdir. Bir şeylerle meşgul olup üretmek, topluma bir şekilde karşılıksız faydalı olabilmek te insan olmanın vasıflarındandır. İnsanların birbirlerine düştüğü bir toplum değil, kardeşçe birbirlerine kenetlenen, kucaklasan, yardımlaşan, okuyan, üreten, azimle hedefi doğrultusunda çalışan daha insancıl toplumlar olmak ümidi ile...
Osmanli ve Turk mutfagi | Has ascibasi | Ahmet OZDEMIR