Gurmeliğin Zanaatkâr ‘lık Anlayışı Değişirmi ?

Bu ecnebiler “TANRI” kelimesinden daha çok “ANATOLIA” kelimesinden korkarlar. Bu Avrupa milletleri 94 senede büyük çabalar sarfederek değiştirdikleri “ANADOLU” insanının fabrika ayarlarına dönmesi onlar için kabuslar ‘ın en büyüğüdür. “ANADOLU” kelimesinin gerçek anlamını bilmeyen bizleriz sadece !!! Kendi sektörümüz içerisinde “bazı” yemek yazarları sanat anlayışı olmayan “sanatsız gurmeler” den bahsedeceğim. Tabiki sözlerim ayni zamanda aynı kulvarlarda yıllardır maraton koşan bazı aşçı...
1/20/2014 12:00:00 AM
Gurmeliğin Zanaatkâr ‘lık Anlayışı Değişirmi ?
 
Gurmeliğin Zanaatkâr ‘lık Anlayışı Değişirmi ?
 
Bu günlerde geçmişte değindiğim yeniden bazı konuları zaruretle ele almanın zamanının geldiğine inanıyorum.
 
Türkiye; Kendi kültürünü, alışkanlıklarını, gerçek zenginliğini ve ananelerini yeniden has ve öz değerleri ile gerçek anlamda keşfetmeye başladığı gibi kendi mutfağımızdan ürünlerimiz engellenemez bir şekilde gündemimizde ve restoran menülerimizde yerini almaya başladı. Yıllardır bu uğurda yazılı, sözlü ve görsel alaNlarda “çaba sarfeden” Nacizane biri olarak bu gelişmeleri gecikmeli ama mutluluk verici gelişmeler olarak görüyorum. 
 
Yani en baştan sonuna kadar gerçek;
 
Tüm Avrupa ve Amerika’nın yıllarca bize yazdırıp bizlere oynattırdığı, ilkokuldan ortaokula, liseye ve üniversitelere kadar  okutularak öğretilenler gibi değilmiş durum ! Anadolu insaninin üzerinde ki 100 senelik toplum mühendisliklerini görebilmek için  her açıdan son 2 seneye şöyle bir bakarsanız her şeyi net bir şekilde görürsünüz. İşin ve yazının başında “kediyi ’de, ciğeri’ de tartın” ve bir kenara koyun…
 
Şimdi gelelim kendi alanımızdaki yiyecek ve içecek sektöründe oynanan toplum mühendisliklerine. Burada da mı siyaset var ? demeyin! Bu ecnebiler “TANRI” kelimesinden daha çok “ANATOLIA” kelimesinden korkarlar. Bu Avrupa milletleri 94 senede büyük çabalar sarfederek değiştirdikleri “ANADOLU” insanının fabrika ayarlarına dönmesi onlar için kabuslar ‘ın en büyüğüdür. “ANADOLU” kelimesinin gerçek anlamını bilmeyen bizleriz sadece !!!
 
Kendi sektörümüz içerisinde “bazı” yemek yazarları sanat anlayışı olmayan “sanatsız gurmeler” den bahsedeceğim.  Tabiki sözlerim ayni zamanda aynı kulvarlarda yıllardır maraton koşan bazı aşçı Şef’lere.  Şahsımın 20 yıldır çizgisi, makaleleri, calışmaları belli. Esas daha 2 -3 aydır Osmanlı, Türk, Yöresel mutfaklar diye fırıldak gibi ortalıkta dönenlere bir daha şööyyle bir bakmak lazım. 
 
Sizlerin gözünde 60 yaşında  misafirine bir elinde şarap kadehi diğer elinde şarap bardağı ile bir mum alevinde  bardağı ısıtarak havalandıran Fransız Zanaatkâr oluyor da, benim kumda yada közde 10 Türk kahvesini aynı anda orta, şekerli ve acı pişiren kahvecim, kahveci güzelim niye Zanaatkâr olamıyor gözünüzde?
 
Tuzlanarak Kurutulmuş domuz budunu, ham’i, beykin'i ince ince kesen Avrupalı usta mükemmel esnaf Zanaatkâr oluyor da gözünüzde işin inceliklerini, nasıl yaptığını özene bezene yazıyorsunuz da köşe yazılarınızda; 
 
Benim bin bir zahmetle hem takan, hem kesen, hem servis eden dönerci kardeşimi, cağ kebabı ustamı niye yazmıyorsunuz? 
 
Onun mesleğinin inceliklerini, bıçağını sallamasını, masatlama 'sini niye yazmıyorsunuz anlatmıyorsunuz arkadaş? 
 
Bizden olduğu için mi Zanaatkâr değil bu insan gözünüzde ? değmez mi yani yazmaya? Bu dönerci, cağ kebabı’cı ustam gözünüzde Zanaatkâr degil mi? 
 
Peynir kalıbının içinde makarna harmanlayan İngiliz, italyan usta Zanaatkâr oluyor da, önünde 6 adet kokoreci hem çevirip pişiren, hem baharatlayan, aynı anda hem doğrayan hem de sıradaki müşterilerine servis yapan kokoreççi  ustam niye Zanaatkâr olmuyor gözünüzde? bu ustalar bu ülkenin bir değeri değil mi?
 
Yahu 3 ay boyunca  akla gelmedik işkence ve yöntemler ile büyütülen, Fransada 4 hafta boyunca da boğazından delinerek yada yine boğazından hortum sokularak yemesi gerekenin 10 kati mısır yedirilerek insanlık dışı bir şekilde beslenen kazların ciğerini anlata anlata bitiremiyorsunuz da! 
 
Bizim Edirne ciğerimizi Arnavut ciğerimizi amele yemeği görür, yapan Zanaatkâr ustalarımızı da sokak esnafından görüyorsunuz, yazmıyorsunuz, çizmiyorsunuz !!! niye?
 
Peki fine dining restoranlarda ingiliz yemeği olarak yediğiniz ve öve öve bitiremediğiniz “fish and chips” yemeğinin gercekte ingilizler tarafından kağıt külahlarda yanında sirke ile birlikte afrikalı kölelere verildiğini ve tüm avrupanın inşaasında bir köle yemeği olarak kullanıldığını biliyormuydunuz?
 
Esas konu lezzet mi? Özenti mi? Yoksa Para bende kıro benim muhabbetimi?
 
İtalya’nın sokak sokak pizzacılarının hangi ustanın çırağı olduğunu bilirsiniz, yazarsınız, soslarını anlatırken  Türkce yazınızda fesleğene bile “basil” dersiniz, çok kültürlüsünüz ya!!! 
 
Fesleğen derseniz klasınız sarsılır, kaleminiz üzülür nedir bu kelime yahu diye. 
 
Ben diyeyim size o “basil” dediğinizim Türkçesi… 
 
peki yazılarınızda bu pizza ustalarının 7 göbek sülalesini nerden geldiklerini çıraklığından ustalığına kadar bir dünya kahramanı gibi yazarken; 
 
pizzadan çok daha eski, asırların tarih kitaplarında yer alan, yerli ve yabancı seyyahların seyahatnamelerinde bile fazlası ile bulunan,  yapması da daha zor olan yani ustalık zanaatkârlık gerektiren benim; etli etmek ustamı, Bafra, Niksar, ordu pidesi ustamı, lahmacun ustalarımı, Anadolu’nun kara fırın ekmeği, vakfı kebir, Trabzon ekmeği ustalarını niye yazmazsınız arkadaş? 
 
Zanaatkâr değil mi onlar !!! Sizlere rağmen bu ülkenin bir değeri olarak hak etmiyorlarmı ? bu meslekleri yaşatarak günümüze taşıdıkları icin usta Zanaatkârlar olarak kendilerinden bahsedilmeyi ? yazsanız klasınız mı zedelenir ? 
 
Almanın, İngiliz’in, Fransız’ın çeşit çeşit pudinglerini “Crème Brûlée” sini, panna cotta ‘sını, baked cream ‘ ini yere göğe sığdıramadan bir mucizeymiş gibi  yazarsınız da bizim asırların kazandibini, tavuk göğsünü, sütlacı’ mızı niye yazmazsınız? Asırların lezzetlerini günümüze taşıyan ustalarımızda Zanaatkâr degil mi gözünüzde, haketmiyorlar mi sizce günümüzün, tarih kayıtlarına yeniden geçmeyi?
 
Anlata anlata bitiremediğiniz lazanya, canaloni, penne, angel hair vs. hakkında 50 tane yazınızı bulabilirim.
 
Yahu bir tane Anadolu’nun asırlık lezzetlerinden; erişte, bazlama, cızlama, çörek, kapama vs. hakkında 1 tane yazınız yok arkadaş! Siz hangi memlekette yaşıyorsunuz? Siz hangi milletin insanisiniz? insanın öncelikleri kendi ceddinin kültürünü hiç mi bilmez, hiç mi kendi kültüründen arada sırada bir tane olsa yazı yazmaz ?
 
Avrupa’nın peynirlerini ezberlettiniz millete yazarak çizerek.
 
Chader, provolon, permessan, Brie, Emmental, Camambert, Fondu vs. peki ya kendi insanlarımızın bile bilmediği tarih kitaplarında bile peynir cenneti olarak geçen ANADOLU ’mun  küflü tulum, kes, kar kaşarı, surk, kozan, cecil, deri peyniri, carra, çuma, varto, hinis, kerti, lor, kopanesti, tecen gibi adını sayamayacağım yüzlerce peynirden kaç tanesini yazdınız çizdiniz ?
 
Avrupa’daki tulumun içindeki peyniri görünce “evet iste orijinali bu biz bilmiyoruz bu işi” aynı tulumdaki peyniri bizde görünce “iğrenç, kokuyor, kıllı, kıllı nedir bu” dersiniz… Sosyete beyaz Türk muhabbeti yani !!! kendiniz, kendinize inanıyormusunuz kendi yazılarınızı okuyunca? 
 
Ama çok yakında yazacaksınız paşa paşa hatta Mecbur kalacaksınız yazmaya… 
 
Artık bu memlekette 10 – 15 seneye  kadar kendindeki altını, cevheri, hazineyi görmeyerek yabacılardaki teneke metali  övenler ayıplanacak, utandırılacak HALK TARAFINDAN ! 
 
Bizden olup ta bizi bilmeyenler AYIPLANACAK !
 
Bizden olup ta önce bizim kültürümüz, bizim ürünümüz, bizim memleketimiz, bizim tarihimiz, denizimiz, ormanımız, insanimiz demeyenler cehaletleri ile baş başa yalnızlığı yaşayacaklar kendi dünyalarında.
 
Hiç bir yazınızda bahsetmediğiniz Türk ve Osmanlı kültürü yeni yazılarınızın konuları arasında sıkça yer alacak artık, biliyorum… Ama üzülmeyin bu millet aziz bir millettir. Size sadece bu milletin tarihi kültüründe olan insanlığın bir örneğini vererek yazımı sonlandıracağım.
 
Dünyada sadece Osmanlı ve Türk hükümdarların hüküm sürdüğü bölgelerde ve büyük tarihi şehirlerde hemen hemen ayni ölçülerde cami, kilise ve havra ‘yi bir birine yakın mesafelerde görebilirsiniz… 
 
kültürünü övmeye ve sahip çıkmaya utandığınız gerici dediğiniz CEDDİMİZ; dünyada başka bir dinden olan tebaasına KENDİ BÜTÇESİNDEN kilise  ve “ibadethane” ler yaptıran tek imparatorluk ve devlettir. 
 
Ceddimin gayrimüslimlere gösterdiği ibadethaneler dışında ayrıca bir anlayış ve saygıyı ‘da tarihteki  “HINZIR vergisi ve  tokatta üretilen ihtiyaç fazlasının da italya ‘ya ihraç edildiği ŞARAP” ları bir araştırınız !!!
 
 
Tarihi boyunca da bir çok medeniyete örnek olduğu gibi adaleti ile de birçok dini, dili ve ırkı bir arada adalet ile yönetmiştir. Eğer osmanlı ve selçuklu misyonerlik yapsaydı bütün dünya müslüman olur ve Türkçe konuşurdu.  
 
Peki daha sadece 100 senelik “İngiliz, Fransız, Amerika ve İtalya” nınsömürgelerine bakın bakalım daha önce Dinleri ve Dilleri ne imiş ama şimdi ne olmuş? Bu sömürülen devletlerinin 100 yıldır özkaynakları nereye aktarılmış? Milyar dolarlık madeni zenginlikleri nasıl ve kimler tarafından talan edilmiş? Oysa aynı güçler herşeylerini çaldıkları bu insanlara bir su kuyusu bile açmayı öğretmemişler... Halen Daha sonra Dünya'ya demokrosi abidesi gibi gözüken bu ülkeleri ve pagan anlayışı işe talan yöntemlerini yüreğinizde yargılayınız...
 
Şimdi Kediyi de Ciğeri de Tartma Zamanı Geldimi Acaba?
 
“Asil Azmaz, Bal Kokmaz; Kokarsa Yağ Kokar, Onunda Aslı Ayrandır.”
 
Ahmet ÖZDEMİR
Eşgüder "Has Aşçıbaşı"
Osmanlı ve Türk Mutfağı Dünya Gönül Elçisi
 

Gurmeliğin Zanaatkâr ‘lık Anlayışı Değişirmi ?